9 Haziran 2013 Pazar

ÖZEL EĞİTİMDE AİLE BEKLENTİLERİ

                                               ÖZEL EĞİTİM VE AİLE BEKLENTİLERİ
Bireyler dünyaya geldikleri andan itibaren hızlı bir gelişim süreci içerisine girerek yaşamları için önemli olan çeşitli beceriler, davranışlar edinirler; ancak çeşitli nedenlerden dolayı bazı bireyler doğuştan ya da sonraki gelişimsel süreçlerde normal gelişim gösteren bireylerden farklılaşır birtakım sorunlar yaşayabilirler. Bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye yetersizliklerinden dolayı sorunlar yaşayan, engelli bireyler gün geçtikçe daha fark edilir hale gelmektedir. Başbakanlık Özürlüler İdaresi rakamlarına göre Türkiye nüfusun %12.29’ u özel eğitim ihtiyacı olan bireylerden oluşmaktadır..( devlet istatistik enstitüsü Türkiye özürlüler araştırması. 2002) Bir de etkilenen bireylerin ailelerini bu rakama dahil edersek rakamlar azımsanmayacak düzeylere çıkmaktadır. Türkiye de engellilikten etkilenenler bu kadar çok iken bir takım hizmetler de gerekli olmaktadır. Sağlanması gereken bu hizmetlerden bireyi gelecekteki yaşamına hazırlama ve aile üzerindeki yük ve stresi azaltma ve benzeri konularda oynadığı kritik rolden dolayı özel eğitim öne çıkan bir hizmet alanı olmaktadır. 
Özel eğitim; “Özel eğitim gerektiren bireylerin eğitim ihtiyaçlarını karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleri onların özür ve özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen eğitimdir.”(2006 özel eğitim hizmetleri yönetmeliği) Özel gereksinimli bireylerin bağımsızlığa ulaşması için özel eğitim şarttır. Özel eğitim alanında atılacak her adım özel gereksinimli bireyleri etkileyebilmektedir. Bireyin ilk değerlendirilmesinden yetişkinlik yaşamına dek alınacak her karar bireyleri ve aileleri etkileyecektir. Bu konuda, alanda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Ancak aile beklentilerini ele alan çalışmaların oldukça az olduğu görülmektedir. Bu çalışmalara;  otistik çocuğa sahip annelerin çocuklarının devam ettiği rehabilitasyon merkezlerinden beklentilerini ve önerilerinin belirlenmesi, (Ahmet yıkmış fidan yeliz Özbey, 2009) özel gereksinimli bireylere sahip ailelerin çocuklarının devam ettiği özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden beklentileri (Necmi Sarıoğlu 2006 ) ailelerin ana okulundan beklentileri (Ayhan Seyfullah oğulları,2012) örnek verilebilir. Bu araştırmalara baktığımızda ailenin beklentilerini tespit etmeye yönelik betimsel çalışmalar olduğu görülmektedir. Ancak ailelerin özel eğitimden ne beklemeleri gerektiğine yönelik öneriler veren çalışmalara rastlanamamaktadır. Bu çalışmada yetersizlikten etkilenmiş bireylerin ailelerinin özel eğitim hizmetlerinden beklentilerinin ne olduğunu tespit ederek ailelerin özel eğitim konusunda beklentilerinin ne olması gerektiği hakkında TV’den yayınlanacak bilgilendirici bir program hazırlanması hedeflenmiştir. Ailelere bu konuda önerilerin verilmesi nedeniyle bu çalışmanın önemli olduğu düşünülebilir. Ayrıca özel eğitimle ilgili olan ailelere, diğer hizmet sağlayıcılara ve geniş kitlelere kolaylıkla ulaşılabileceğinden çalışmanın TV programı olarak sunulması düşünülmüştür.
Aileler için hazırlanacak program için ailelerin beklentilerinin tespit edilmesi ilk adım olmuştur. Bu nedenle 75 aileye yarı yapılandırılmış bir görüşme formu uygulanmıştır. Görüşmede sorulan sorular aşağıdaki gibidir.
1.      Özel eğitimden neleri bekliyorsunuz?
2.      Çocuğunuzun öğretmeninden beklentileriniz neler kısaca ifade eder misiniz?
3.      “özel eğitimde şunlarda olsaydı, şu alanda da yardım hizmeti olsaydı.” Dediğiniz oldu mu? Bunlar nelerdi kısaca yazar mısınız?
4.      Özel eğitimde işbirliği nasıl olsun isterdiniz?
5.      Özel eğitim alanında  eksikler neler kısaca yazar mısınız?
Bu soruların hazırlanmasında çalışma ekibi öncelikle özel eğitim, beklenti ve eğitim standartları konusunda çalışmış, ardından sorular üretmiştir. Bu soruları hem proje danışmanları ile tartışarak, hem bir özel eğitim bölümü öğretim üyesi ile tartışarak hem de alanda ailelere yönelterek tekrar biçimlendirmişlerdir. İlk denemelerin ardından biçimlendirilen sorular uygulanmak üzere Ankara ili dahilinde10 özel eğitim hizmeti sağlayan özel eğitim merkezi ziyaret edilmiş, çalışmanın amacı orada bulunan ebeveynlere tanıtılarak gönüllü katılımları rica edilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler içerik analizi yöntemi ile incelenerek veriler bir araya getirilmiştir.


Aile beklentileri:
Gerçekleştirilen analizlerin ardından aile beklentilerinin 4 başlık altında toplanabileceği belirlenmiştir. Bunları; eğitime yönelik beklentiler, eğitimde öğretmene yönelik beklentiler, aileye ve ihtiyaçlarına yönelik beklentiler, sosyal alan ve durumlara yönelik beklentiler olarak ele alabiliriz.
Eğitime yönelik beklentiler:
Eğitime yönelik beklentiler; ailelerin en çok üzerinde durduğu konu çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayabilen yoğunlaştırılmış eğitimdir. Aileler, çocuklarının gereksinimlerini karşılayacak, bağımsızlıklarını artıracak bir eğitimin sağlanmasını istemektedirler. Ayrıca verilen eğitimin kaliteli olumlu ve hızlı sonuçlar vermesini beklemektedirler. Bu konuda ailelerin ifadeleri şu şekildedir; “Özel eğitimden çocuğumun ders saatlerini fazlalaştırmasını ve daha kaliteli ders saati geçirmesini beklerim” Ders saatlerinin arttırılmasını ve ders sürelerinin arttırılmasını ve aynı zamanda çocuğun ihtiyaçlarını karşılayacak bireysel eğitimin verilmesini arzu etmektedirler. Ailelerden biri bunu, “Ders saatleri arttırılmalı. 2 değil 5-7 saat olsun.” Şeklinde ifade etmektedir. “Özel eğitimlerin çocuklarımız için daha fazla bireysel eğitim verilmesini isteriz.” “Bireysel çalışmalar daha yoğun olmalı.”  Verilerden elde edilen bir bulgu ise ailelerin kendi çocuklarının ihtiyaçlarından yola çıkarak beklentilerini belirliyor olmalarıdır. Çocuğundaki davranış problemlerinin azaltılmasına, iletişim becerilerinin arttırılmasına, çocuğunun ihtiyaçlarına yönelik konuşma terapisti, fizyoterapist gibi destek hizmetleri yanında  at tepisi, havuz terapisi, yunus terapisi gibi alternatif yaklaşımlara yönelik beklentileri vardır. Bunu aileler şöyle ifade etmiş; “Evet dil konuşma hocaları olsaydı onunla ilgili ders verilmesi havuz eğitimi at terapisi.” “Konuşma terapisi olmasını isterdim.”
Ayrıca aileler çocuklarının, değişik faaliyetlerde bulunabilecekleri oyun salonu, havuz gibi ortamların oluşturulmasını beklemektedirler. Çocukların ihtiyaçlarına göre materyallerin zenginleştirilmesini beklemektedirler. Buralarda çocukların hem eğitimine yönelik hem de sosyal etkinliklere yönelik faaliyetler yapılmasını beklemektedirler. Bir aile bu beklentisini “Materyal kitap bilgisayar kütüphane ve ilk yardım eksiklerinin giderilmesini istiyoruz. Özel eğitimde görsel eğitim verilmesini isterim.” şeklinde ifade etmektedir.
Aileler özel eğitimde denetim mekanizmasının oluşturulmasını ve kurumların sıklıkla denetlenmesini beklemektedirler. Bir aile bu beklentisini “Özel eğitim yerlerinin aylık kontrol edilmesi yapılması gereken şeylerin anında yapılması gerekir.” şeklinde ifade etmektedir.

Öğretmene yönelik ailelerin eğitim beklentileri özel eğitimde, özel eğitim alan mezunu öğretmenlerin eğitim vermesi, bu öğretmenlerin nitelikli ve yeterli olması, öğrenciyi sağlıklı değerlendirerek öğrencinin ihtiyaçları paralelinde eğitim vermesidir. Aileler öğretmenleri işini en iyi şekilde yapmaya çalışan, çocukla ilgilenen, işini severek yapan, ilgi gösteren, vicdanlı eğitimciler olmalarını bekledikleri görülmektedir. Bu konuda bir ailenin şu ifadesi örnek verilebilir; “Oğluma güler yüzle, sevgiyle ve onu eğlendirerek öğrenmesi gerekenleri öğretmesi ve özveride bulunması.” “Öğretmenin ilgisi başarıya ulaştırır. Bizlerle beraber olup çocuğumuza destek olmalarını bekliyoruz. Özel eğitimci olmaları gerekir ki aldıkları eğitimle bize faydalı olsunlar.” “Özel eğitimi öğretmeninin alanında başarılı ve branş öğretmenlerinin olmasını istiyorum. Öğretmenlerimizin çocuklarımıza sevgi ve saygı çerçevesinde daha anlayışlı bir eğitim vermesini bekliyorum.”  Aileler yapılan öğretim ve öğretmenin davranışlarında öğretmene güvenmek istediklerini bu şekilde gösteriyorlar.
İşlenen konuların öğretmen ve kurumlar arasında paralel olmasını beklemektedirler. Örneğin; ailelerden biri bu konuyu şöyle ifade etmiştir; “Özel eğitimden çağdaş okul ile birlikte aynı konularla karşılıklı aynı düzeyde kafasını karıştırmamak için ders konuları ile ilgili karşılıklı eğitim vermelerini birlikte aynı konuları öğretmeleri biri başka diğeri bir başka öğretmeye çalışıp kafası karıştırılmasın.” demektedir.
            Aileler çocuklarına öğretilenlerin kalıcı olmasına yönelik çalışmaların da yapılmasını beklemektedirler. Aile söyle ifade ediyor; “Çocuğum daha iyi bir şekilde ilerlemesi.”   
Sık sık öğretmen ve ders saatlerinin değişmemesini istemektedirler. Aile bunu şöyle ifade ediyor; “Özel eğitim öğretmeni olmasını istiyoruz. Öğretmenin devamlı olmasının  çocuk üzerinde çok önemli rolü var. sık sık öğretmen değişikliği bizde olumsuz etki bırakıyor.”
Aileler değerlendirme süreci ile ilgili de bazı beklentilerini de belirtmektedir. Öğretmenin çocuğu tanıma amaçlı değerlendirmesi, ihtiyaçların tespit edilmesine yönelik değerlendirmesi, değerlendirme sonunda alınacak kararların öğrencinin gereksinimini karşılayacak şekilde olmasını beklemektedir. Aileler yapılan değerlendirmelerle öğretmenlerin çocuklarını tanıyamadıklarını düşünmektedirler. Örneğin bir aile “çocuğumu en az benim kadar tanımasını istiyorum” demektedir. 
Aileler özel eğitimde manevi değerlerin ön planda tutulmasını beklemekte, bu işin maddi kaygılar için yapılmamasını istemektedirler. Bir aile bu beklentisini “Artık özel eğitimin manevi değerini bıraktılar maddi açıya döndü. Bunların olmasını istemiyoruz” şeklinde ifade etmektedir.

Ailelerin kendine yönelik beklentileri:
Aileler kendilerine psikolojik destek verilmesini beklemektedirler. Çocuklarının öğretmenleri ile ilişkilerinde kendilerinin sıkıntıları olduğunda onları da dinlemeleri, depresyon veya şok gibi yoğun psikolojik dertleri olduğunda kendilerine destek verecek şekilde davranmalarını beklemektedirler. Örneğin aile şöyle ifade ediyor; “Okulda sadece çocukla ilgilenmemeli velinin de eğitilmesi lazım psikolojik destek lazım çocukların daha çok oyun alanları olmalı.” “Özel eğitimde anneye babaya ve çocuğa psikolojileri açısından destek olsa iyi olurdu özellikle annenin buna çok ihtiyacı var. Çocuğu ile ilgili karşılaştığı sorunlarda anne babaya da eğitim olsa seminerler düzenlense uzmanlar eşliğinde .” Ayrıca bu konularda özel eğitim kurumlarında psikolog, rehberlik uzmanı gibi uzmanların bulundurulmasını, bu uzmanlardan destek almayı beklemektedirler. Ayrıca bazı aileler çocuklarına yönelik de uzmanlar tarafından psikolojik destek verilmesini istemektedirler. Bir aile bu beklentisini “ Çocuğumun ergenlik döneminde olduğu için psikolojik destek almak ve ailelere de eğitim verecek psikologların eğitim vermesi daha iyi olur.’’ şeklinde ifade etmektedir.
Ailelerin ifadelerinde bilgi gereksinimi içinde oldukları da tespit edilebilmektedir. Bu gereksinimlerini de kurumda ki öğretmenleri ile iletişim halinde giderebileceklerini düşünmektedirler. Çocuklarının yetersizliği hakkında, çocuklarının eğitimi için kendilerinin ne yapabileceği konusunda bilgi sahibi olmak istemektedirler. Öğretmenlerin kendilerine danışmanlık yapmalarını, çocuklarına en iyi şekilde faydalı olmak için görev dağılımı yaparak işbirliği içinde olmaları gerektiğini beklemektedirler. Aileler kurumun ve öğretmenin,  kendilerini eğitimin bir parçası olarak görmeleri gerektiğini düşünmektedirler. Bu nedenle kendi önerilerinin de dikkate alınmasını, çocukları ile ilgili her türlü problemin kendileri ile paylaşılmasını beklemektedirler. Bu süreçte sürekli iletişim halinde olunması gerektiğini düşünmektedirler. Bir aile bu beklentisini ‘’ Çocuğumuzla her yönle ilgilenmesi bizi de gerekiyorsa yönlendirmesi karşılıklı diyalog içinde olması çocuğun seviyesine göre dersler işlemesi’’ şeklinde ifade etmektedir. Başka bir aile ise “anneden babadan destek alması bir sıkıntı olduğunda çocuğun hakkında anne baba ile paylaşması ertelememesi.’’ şeklinde beklentisini ifade etmektedir.
Bazı aileler ise ihtiyacı olan ailelerin maddi yönden desteklenmesi gerektiğini düşünmektedirler. Bir aile bu beklentisini “ Özel eğitimde olmasını istediğimiz bir çok şey var. Fakat gerek devletin verdiği desteğin az olması gerek sade ailelerin maddi durumlarının kötü olması bu beklentilerimizi hayalden öteye götüremiyor.’’ şeklinde ifade etmektedir.

Sosyal yönden beklentiler:
Ailelerin bu yönde ki beklentileri daha çok sosyal kabul üzerinde yoğunlaşmaktadır. Öğretmenlerin ve diğer insanların çocuklarını olduğu hali ile kabul ederek ihtiyaçlarına yönelik girişimde bulunmalarını beklemektedirler. Örneğin aile bu beklentisini şöyle; “Özel eğitimde çocuğumuzun zevkli geçireceği oyun alanlarının olması, bizim çocuklarımız, ev veya sosyal yaşamda eğleneceği arkadaşları yok. Bu alanda çocuğumuzun vakit geçireceği alanlar olması.” “Belediyelerle işbirliği içinde olup bizim çocuklarımıza daha güzel oyun basket gitar gibi kurslar açılması engelli çocukları kabul etmiyorlar maalesef belediyelerin bu alanda dada çok çalışmalar yapmaları.” ifade etmektedir. Ayrıca öğretmenlerin ve özel eğitimdeki hizmet sağlayıcılarının kendileri ve çocuklarına yönelik empati kurmalarını beklemektedirler. Bir aile bu beklentisini “ Hizmet sağlayıcı kişilerin kendilerini hizmet alanların yerine koyarak o şekilde davranıp yararlı olmalarını isterim”  şeklinde ifade etmektedir.
Ailelerin sosyal ortamların ve sosyal faaliyetlerin artırılmasına yönelik de isteklerinin olduğu görülmektedir.  Bir aile bu konuda beklentisini “Özel eğitimde çocuğumuzun zevkli geçireceği oyun alanlarının olması, bizim çocuklarımız, ev veya sosyal yaşamda eğleneceği arkadaşları yok. Bu alanda çocuğumuzun vakit geçireceği alanlar olması.’’ şeklinde ifade etmektedir. Başka bir aile ise “Belediyelerle işbirliği içinde olup bizim çocuklarımıza daha güzel oyun basket gitar gibi kurslar açılması engelli çocukları kabul etmiyorlar maalesef belediyelerin bu alanda da çok çalışmalar yapmaları.”  şeklinde ifade etmektedir.
TARTIŞMA
Ailelerin beklentilerine genel olarak baktığımızda kendi çocuklarının ihtiyaçlarının çevresinde yoğunlaşmaktadır. Bu beklentilerin çoğunluğu karşılanabilir beklenti olmasına rağmen bir kısmı da karşılana bilirliği olmayan beklenti kategorisine girmektedir. Bu şekilde sınıflandırmamızda ki amaç ailelerin beklentilerini daha işlevsel ve kaliteli hale getirmektir. Bu beklentilerin gerçekleştirilmesi ile ilgili ailelerin ne şekilde davranması gerektiğini şekillendirmek ve fark etmediği alanlardaki beklentilerini de fark etmelerini sağlamaktır. Alternatif yaklaşımlar adı altında sıraladığımız beklentileri uygun olmayan beklentiler sınıfına koyabiliriz. Çünkü bu yaklaşımdaki yapılanlar sonuçlarının kesin olmayışı ve maddi açıdan pahalı oluşu karşılanabilir beklenti olmadığını gösterir. Ayrıca alternatif yaklaşımlar özel eğitimin kapsamına girmemektedir. Girse bile özel eğitim öğretmenlerinin bu alanda uzmanlaşmasını beklemek mümkün değildir.  Ailelerin yalnızlığından kaynaklandığını düşündüğümüz karşılanabilir olmayan beklentiler vardır. Örneğin ailenin kurumdan dikiş nakış kursu isteklerinin olması gibi… bazı ailelerin beklentileri ise çok geniş kapsamlıdır. Aileler çocuklarının yapabildiklerinin farkında olarak beklentilerini şekillendirilebilir. Aileler beklentilerinin farkında olmasına rağmen beklentilerini gerçekleştirmek için pek de bir şey yapmadıklarını görmekteyiz. Aileler beklentilerini bütüncül olarak ele alabilirler. Sadece çocuklarının ihtiyaçlarına yönelik değil, özel eğitimde bende ne yapabilirim kaygısıyla beklentilerin ve eğitimin kalitesinin artması yönünde kendine rol biçebilmelidir.
Öğretmenlerin ailelerin beklentilerine yönelik yapması gerekenleri şu şekilde ifade edebiliriz;  işbirliği, ihtiyaçlara yönelik eğitim, değerlendirme ve manevi değerler. Bunları ele alarak öğretmenin neler yapabiliri ifade edersek:
İşbirliği öğretmen –aile ve öğretmen –diğer hizmet sağlayıcılar arasında gerçekleşmelidir. Öğretmen aile ile işbirliği sağlarken kurum da çocuğa kazandırdığı becerilerin kalıcılığının ve genellemesinin sağlanması için öğretmenin aileye çocukları hakkında düzenli olarak bilgi vermesi gerekmektedir. Bu bilgi paylaşımını sağlamak amacıyla öğretmen günlük, haftalık, aylık ve dönemlik olarak bilgi vermelidir. Öğretmenin vereceği bilgiler, çocuğunun gelişimi için ailenin de evde yapabileceklerini ifade edecek şekilde verilmesi işlevsel olduğu düşünülmektedir. Bu şekilde ailelerin bilinçlenmesi ve öğrencinin günün çoğunu geçirdiği evinde fırsatlar oluşturularak çocuğun öğretimsel zaman kazanmasını ve okulda verilen eğitimin genellemesini sağlayacağı düşünülmektedir. Bunlar öğretmen, aile eğitimi oturumları ile aileye kazandırabilir Burada öğretmen aileye ebeveyn rolünden fazla bir şey yaptırmamaya dikkat etmelidir. Aileler bu eğitimle çocukları için bir şeyler yapabildiğini fark ettikçe içsel motive olurlar. Öğretmenler aile eğitimdeki gerçekleştirmek istedikleri amaçları düzenlerken işbirliği içinde ailelerin de görüşlerini alması gerekebilir. Çünkü verilecek eğitimin daha sağlıklı ve işlevsel olması için bu gerekli olabilir. Amaçlar konarken ailelerin eğer uygun önerisi yoksa öğretmen bunu uygun bir şekilde aileye ifade edebilmelidir. Çoğu zaman ailenin önerisi de uygun olmaktadır.
Yukarıda sıraladığımız beklentilere baktığımızda genel olarak aileler, gerçekleştirilmeye çalışılan amaçların ihtiyaçlara yönelik olmadığı ya da boş, gereksiz olduğunu düşünebilmektedir. Burada öğretmen ne yaptığını aileye söylemesi, aileleri bu durumdan kurtarmakta ve ailelerin daha sağlıklı beklentiler içinde olmasını sağlamaktadır. Ailelerin ve öğretmenlerin işbirliği içinde olmalarının gerekliliği yönetmelikte de değinilmiştir. MADDE 86 da BEP geliştirilmesinde ailenin de işbirliği içinde olması gerektiği belirtilmiştir. MADDE 71 de de aile işbirliğini açıkça göstermiştir. MADDE 71, MADDE 63 de verilen hizmetlerin planlanmasında yürütülmesinde ailenin de görüşlerinin alınması gerektiği belirtilmiştir. Rehber öğretmen öğrencilerin bireysel gelişim raporlarını düzenlerken işbirliği içinde olmaları gerektiği belirtilmiştir. MADDE 36 da ise aile eğitim programlarının uygulanmasında dikkat edilecek hususlar anlatılmış. Bu hususlarda işbirliği de iyi bir şekilde anlatılmıştır. Yönetmelik incelendiğinde muhtelif yerlerde, muhtelif maddelerde aile ile işbirliği içinde olunması gerektiği de açıklanmıştır. Özel eğitim, ailelerin çocuklarından uzaklaşmak ve birkaç saatlerini rahat geçirmek için çocuklarını bıraktıkları yerden ziyade; özel eğitim engelli çocukların daha fazla iletişim ve işbirliği içinde olması gereken bir alandır. Bütüncül olarak baktığımızda ailenin en çok güvendiği ve en yakınındaki uzman özel eğitim öğretmenidir. Atılacak her adımdan, ne yapılması gerektiğinden haberdar olan aileler eğitimin denetçisi olmalı ve kendi yararına yönelik bilgileri öğretmenden alabilmelidir. Belki burada öğretmenin kişisel tavrına, ailenin nasıl tepki vermesi gerektiği hususunda eksiklikler olabilir. Burada ailenin kendi çabasına biraz daha ihtiyaç duyulmaktadır. Aileler bu konuda bir araya gelmeyi başarabilirlerse; bunun öncüleri ve yönlendiricileri olan sivil toplum kuruluşları da aileyi temel taş olarak ele almalı ve her aldığı kararlarda, yaptığı faaliyetlerde, aileden güç alarak devam edebilmelidir. Ailelerin sivil toplum örgütleri ile bir araya gelmesi sonucunda aileler kendi farkındalığını fark edecek ve olası güç birliğini oluşturacaktır. STK içinde yer alan aileler ile yapılacak aile toplantıları ya da kardeş aile yapılanması ile aileler kendi çocuklarının eksiklerini, kendilerinin eksiklerini, öğretmenlerinin eksiklerini görebilme şansı olabilir. Bunun için STK’lar kendi misyonlarını ve vizyonlarını gözden geçirmeli ve “ailelere nasıl daha faydalı olabilirim” kaygısı içinde olmalıdır. Bu kaygının içinde olan STK’lar ailenin bu eğitim sistemi içinde birinci derecede denetim mekanizması olduğunu fark eder. Aileleri, öğretmenlerin ve kurumların ne yaptığı konusunda daha fikir açıcı düşünce zincirlerine aileleri katabilir. Ailelerin yalnızlık, ne yapacağını bilememe, çaresizlik, bilgi ve hakları konusunda STK’lar ailelere bilgi paylaşımlarını işbirliği teması altında verebileceği gibi, olası devlet mekanizmasında alınacak kararlarda ailenin birinci dereceden fark ettikleri eksikleri ve önerileri özel eğitimin geleceği adına karar olarak yansımasını da sağlayabilirler. Günümüzde engelli birey ve ailelere destek ve hizmet vermek için kurulan birçok STK kuruluş amacına ya da üzerine düşen görevler doğrultusunda faaliyetlerde bulunma konusunda tatmin edici faaliyetlerde bulunmuyorlar. Birçok kurum, bir arada vakit geçirmek için toplanmış bireylerden oluşuyor. Bunun önüne geçilmesi gerekmektedir. Çünkü bu kurumları çocuğunun eğitimi ve ihtiyacı için destek olarak gören birçok aile var. Birçok ailenin bu kurumlardan “yardımı olur” beklentisi var; ya da bu yönde beklenti içinde olabilmesi gerekir. STK’lardaki bu eksiklik aileleri olumsuz etkiliyor. İleriki yaşamları hakkında aileler karamsarlığa düşebiliyor. Bu durumdaki aileler çocuğunun eğitimi için gerekli olan çabayı gösteremiyorlar. (tek nedeni STK'lar olmasa da en azından yanında olması bağlamında düşünülebilir.) Bu durumun ortadan kaldırılması için bu STK’ların bilinçlendirilmesi gerekir. Bu kurumları bilinçlendirme görevini de en sağlıklı şekilde bu işi bilen diğer STK kurumları ile yapılacak işbirliği ile gerçekleştirilebilir. Amacı doğrultusunda faaliyetler gösteren STK’lar ile işinin bilincini anlamamış STK’lar birleşebilir. STK’lar ailelerin hak savunuculuğu görevini üstlenen önemli kurumlardan olduğu için STK’ların devlet tarafından bilgilendirilmesi, gerçek anlamda hak savunuculuğu için pek de uygun olmadığı düşünülmektedir. STK’lara kurumsal olarak bakıldığında STK’ların beklentileri eğitimin kalitelileştirilmesi ve bireyin bağımsızlığının artırılması için yeterli görünmemektedir. Genel olarak STK’lara bakıldığında sağlanması gereken hizmetler konusunda belirli alanlara yoğunlaştıkları görülmektedir. Diğer alanları göz ardı ettikleri söylenebilir. Bu durum STK’ların birbiri ile iletişim kurmaları ve bilgi alış verişi yapmaları sağlanarak düzeltilebilir. Ayrıca STK’lar:  Destek ve kaynak eğitim sağlaması için gerekli hizmetlerin aileye ulaşmasına imkân sağlayabilir. İş imkânı sağlanmasına yardımcı olabilir, engelli bireylerin çalışabilmesi için onlara uyarlanmış ortamlarda iş imkânları oluşturabilir, bu imkânların sağlanmasını tüm aileler adına devlet kurumlarına bildirebilir. “İkinci Aile” görevi yapabilir. Aileyi ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirebilir, hakları konusunda bilgilendirme yapabilir, sosyal faaliyetler düzenleyebilir, aileleri bir araya getirerek birbirlerine bilgi ve tecrübelerini aktarmalarını sağlayabilir, sosyal kabul çalışmaları yaparak, yapanlara destek olabilirler.



26 Aralık 2012 Çarşamba

OTİZMİN ÖZELLİKLERİNE YÖNELİK BİR ÖRNEK

OTİZMLİ ÇOCUKLARIN BENZERLİKLERİ VE FARKLILIKLARI
BENZERLİKLER
·         VERİLEN YÖNERGEYİ KAVRAMADA GEÇ KALMA (YÖNERGE TEKRARI GEREKEBİLİYOR)
·         AŞIRI HAREKETLİLİK VEYA AŞIRI HAREKETSİZLİK
·         KİLO PROBLEMİ
·         DEĞİŞİK SAĞLIK SORUNLARI
·         PEKİŞTİREÇSİZ İŞLEM YAPMAMA (ŞUNU YAPALIM, ŞUNU VERCEM DEMEDEN YAPMAK İSTEMEME)
·         AŞIRI UYARANLARA KARŞI SERT TEPKİLER (BAĞIRMA, VURMA)
·         DİKKAT DAĞINIKLIĞI
·         İŞLEM SÜRERLİĞİNDE ISRAR (AYNI ETKİNLİĞE DEVAM ETMEK İSTEME)
·         MÜZİKLİ EĞİTİMDE OLUMLU TEPKİLER
·         AŞIRI İLGİDEN RAHATSIZ OLMA
·         FİZİKSEL YARDIM GEREKLİLİĞİ
·         EBEVEYN DÜŞKÜNLÜĞÜ
·         HAREKETLİ CİSİMLERE DUYARLILIK (ÇUBUKLA HALKA SALLAMA İSTEĞİ)
·         DEĞİŞİK UYARANLARI REDDETME (ÖRN; CEP TELEFONUNU İSTEMEZCESİNE ATMAYA ÇALIŞMA)
·         BİRDEN FAZLA YÖNERGE VERİLDİĞİNDE TERS TEPKİLER
·         KENDİ İSTEDİĞİNİ YAPMA SEVDASI
·         ELLERDEN TUTARAK ÇEKİŞTİRME (BAZEN AMAÇSIZCA)
·         AŞIRI, KABA MOTOR HAREKETLER (HOPLAMA, ZIPLAMA)
·         EL, KOL VE BAŞTA İSTEMSİZ SALLANMALAR
·         SESİNİ KONTROLSÜZCE KULLANMA
·         GÖREV YAPMADA İSTEKSİZLİK
·         ETRAFA ZARAR VERME DAVRANIŞI

1.       ÇOCUK
HAFİF DERECEDE-AKADEMİK
2.       ÇOCUK
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDEN BERİ EĞİTİM GÖREN
3.       ÇOCUK
AĞIR DERECEDE OTİZM-KIZ
4.       ÇOCUK
AĞIR DERECEDE OTİZM-ERKEK
FARKLILIKLAR
·         AKADEMİK OLARAK AKRANLARINA GÖRE İLERİ SEVİYEDE (OKUMA, YAZMA, DÖRT İŞLEM) (DÜZGÜN KONUŞMA…)
·         TEKNOLOJİ SEVDASI VE KULLANABİLME
·         İSTEDİĞNİN VERİLMESİ KONUSUNDA ISRAR ETME
·         NORMUN ÜSTÜNDE SOSYALLİK
·         ANNE, BABA, KARDEŞ KAVRAMLARINI VE TAŞIDIĞI ANLAMLARI BİLMESİ
·         İLAÇSIZKEN AŞIRI PROBLEM DAVRANIŞLAR
·         NORMA GÖRE ÜSTÜN KÜLTÜR (GÜNDEMİ TAKİP ETME VE BİLME)
·         GAZETE OKUMA MERAKI
·         AŞIRININ DA ÜSTÜNDE HAREKETLİLİK
·         UNUTMAMA
·         EBEVEYN ODAKLI SOSYALLİK (BABA NE DERSE YAPMASI)
·         EĞİTİMDE ALDIKLARINI PRATİKTE KULLANMA
·         BASKI HALİNDE İŞLEMİ YAPMASINA RAĞMEN REDDETTİĞİNİ GÖSTEREN BAĞIRMA, ÇIRPINMA
·         AŞIRI GÖZ KONTAĞI İSTEĞİ
·         SARILMA (HER ZAMAN)
·         ÖPME-ÖPÜLME İSTEĞİ (ALIŞMIŞ)
·         ÇAĞIRILDIĞINDA GÜLÜMSEME
·         SIKILDIĞINDA KAFA ATMA
·         İLAÇSIZKEN İSTEKSİZLİK
·         OLAĞAN DURUMUN FARKINDALIĞI
·         SÖZ ÖNCESİ BECERİLERDE NORMA GÖRE DÜZGÜNLÜK
·         YAPTIĞI İŞTE SÜREKLİ DEVAM İSTEĞİ
·         ORTAMA GİREN ÜÇÜNCÜ BİR KİŞİYLE FAZLA KONUŞMADA İLGİSİZLİĞİNİ HİSSEDERCESİNE VURMA, ÇEKİŞTİRME
·         BİR KERE EL ŞAKLATIP ELİNİN TERSİNİ AĞZINA GÖTÜRME
·         DEVAMLI YAZMA VEYA BOYAMA İŞARETİ YAPMA
·         SIRA BEKLEME (SALLANMAK İÇİN)
·         ELİNİ ISIRMA
·         ETKİNLİĞİ SÜRDÜREMEME
·         AŞIRI YAVAŞ HAREKETLER
·         AŞIRI İSTEKSİZLİK
·         SINIFTAN ÇIKMA İSTEĞİ
·         GÖZ UCUYLA BAKMA
·         AŞIRI DUYGUSALLIK
·         SEBEPSİZ VURMALAR VE BUNU ALIŞKANLIK HALİNE GETİRME
·         SERT TEPKİDE SAKİNLEŞME
·         SLOW MÜZİKLE SAKİNLEŞME
·         İNCE MOTOR GEREKTİREN ETKİNLİKLERİ SADECE CİPS KARŞILIĞINDA YAPMA
·         AYAKTAYKEN ANİDEN YERE OTURMA
·         ELİNİ ISIRMA VE VURMA
·         ETRAFTAKİ UYARANLARA AŞIRI İLGİ
·         BAĞIRARAK AĞLAMA
·         DEVAMLI KAPIYA YÖNELME
·         KEMERLE BAĞLANMA


26 Kasım 2012 Pazartesi

Otizm nedir?


OTİZM KILAVUZU
1.      OTİZM NEDİR?
2.      OTİZMLİ ÇOCUKLA YAŞAMAK
3.       OTİZMLİ ÖĞRENCİM
BEN OTİZMLİ MİYİM?
1.      OTİZM NEDİR?
Otizm, sosyal etkileşimde bozukluk, dil, konuşma ve sözel olmayan iletişimde gerilik ile birlikte tekrarlayıcı ve stereo tipik hareketler ile karakterize MSS ’nin gelişimsel bir bozukluğudur.1-4 Otizm, kronik bir bozukluktur, yaşam boyu sürer, yaşla ve olgunlaşma ile semptomların görünüm ve şiddetinde değişiklik görülür.
Otizm genelde üç yaşından önce başlayan ömür boyu süren beynin sinir sisteminin yapısındaki ya da işlevlerdeki farklılıklarından kaynaklandığı kabul edilen, sosyal etkileşime, algılamamaya ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan, nörolojik ve karmaşık bir gelişimsel bozukluktur. Otizm beynin birçok kısmını etkiler, ama bu etkinin nasıl geliştiği çok iyi anlaşılamamıştır. Otizm farklı ırklardan, etnik ve sosyal gruplardan çocukları dünya genelinde etkiler. Ailenin geliri, eğitim düzeyi, yaşam biçimi otizmin görünümünü etkilemez.[1]
2.      OTİZMİN BELİRTİLERİ
Diğer çocuklarla ilişki kurmakta zorluk
Her şeyin aynı olmasını istemek, rutin yaşama bağlılık, değişikliklere aşırı tepki vermek
Uygunsuz ve sebepsiz gülmek ve ağlamak
Aşırı hareketlilik ya da aşırı hareketsizlik
Tehlikeye karşı duyarsızlık
Göz temasının çok az ya da hiç olmaması
Sürekli aynı oyunları oynamak
Motor hareket gelişiminde düzensizlik (Topa vuramaz ama küpleri üst üste koyabilir.)
Acıya karşı duyarsızlık
Ekolali (Cevap vermek yerine, kendisine söylenenleri aynen tekrar etmek)
Yalnız kalmayı tercih etmek
İhtiyaçlarını belirtmekte zorlanmak, konuşma yerine hareketlerle ihtiyaçlarını belirtmeye çalışmak
Temastan, kucağa alınmaktan ya da sevilmekten hoşlanmamak
Objeleri kendi etrafında çevirmek
Seslere karşı aşırı duyarlılık ya da aşırı duyarsızlık
Normal öğrenme metotlarına karşı duyarsızlık
Objelere gereksiz yere bağlanmak
Bir sebep olmadan strese girmek, üzüntü duymak
Diğer belirtiler;
1.      Göz kontağı kısıtlıdır ya da yoktur
2.      Çevreye ilgisizdirler
3.      Adına tepki vermezler
4.      Aşırı hareketli ya da hareketsiz olabilirler
5.      Bazıları fiziksel temasa (öpülme, sarılma vs.) izin vermez ya da hoşlanmaz
6.      Çoğunlukla insanları değil cansız varlıkları tercih ederler
7.      Sosyal ve duygusal açıdan kendilerini izole ederler
8.      İşaret etmezler, ihtiyaçlarını yetişkinin elini kullanarak ifade ederler
9.      Taklit becerisi yoktur ya da sınırlıdır
10.  Konuşma birçoğunda gelişmemiştir
11.  Konuşma gelişse bile bunu iletişim aracı olarak kullanmazlar
12.  Ekolaliktirler, söylenenleri papağan gibi tekrarlarlar
13.  Zamirleri ters kullanırlar
14.  Uygun olmayan vurgulamalar, kalıp cümlelerle konuşurlar
15.  Mekanik ve tek düze ses tonu kullanırlar
16.  Uygunsuz gülme ve kıkırdamalar vardır
17.  Düzen takıntıları vardır
18.  Nesne takıntıları vardır. Objelere gereksiz yere bağlanma… (pipet, şişe, araba… vs)
19.  Rutinlerindeki değişikliklere tepkilidirler
20.  Tekrarlayan davranışları (stereotipiler) vardır (nesneleri çevirme, el çırpma, kanat çırpma, zıplama, kendi etrafında dönme, parmak ucunda yürüme…)
21.  Oyuncaklarla gerektiği gibi oynamazlar (arabaları dizerler, topu çevirirler…)
22.  Hayali oyun oynamazlar
23.  Sürekli aynı oyunları oynamayı tercih ederler
24.  Bazıları çok inatçıdır
25.  Bazıları ses, acı, koku, ışık ve dokunuşa aşırı hassastırlar
26.  Bazıları soğuk, sıcak, acıya duyarsız olabilir
27.  Bazıları tehlikeye karşı duyarsız olabilir
28.  Yemek yeme bozuklukları vardır
29.  Bazıları kendine, çevresindekilere ve eşyalara zarar verebilir
30.  Beklemeye ya da isteklerini ertelemeye pek tahammüllü değillerdir.


3.      OTİZMİN TANI ÖLÇÜTLERİ
Otistik bozukluk, kendini üç alanda açığa çıkaran bir gelişimsel bozukluk olarak göstermektedir. Bu alanlar, iletişim, sosyal etkileşim ve davranış alanlarıdır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından belirlenen tanılama ölçütlerinden iletişim alanında en az 2 ve sosyal etkileşim ve davranış alanlarında da en az 1 olmak üzere toplamda en az 6 ölçütü karşılayan vakaların otizm olarak adlandırılması öngörülmektedir (DSM-IV).
A. Sosyal Alanda Güçlük
1. Başkalarıyla gözteması kurmakta zorlanmak
2. Arkadaşlık ilişkileri geliştirememek
3. Pek çok  şeyibaşkalarıyla birlikte değil de kendi başına yapmayı yeğlemek
4. Çevredeki kişilerin yaptıklarıyla ilgilenmemek; onlar kendisiyle ilgilendiğinde ise kayıtsız kalmak
B. İletişim Zorlukları
1. Dil ve  konuşma gelişiminde akranlarının gerisinde olmak ya da hiç konuşmamak
2. Başkalarıyla sohbet başlatmada ve sürdürmede zorlanmak
3. Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz zamanlarda söylemek
4. Çevresinde bulunan aynı yaşlardaki çocukların oynadığı oyunlara ilgi göstermemek
C. İlgi ve Davranış Takıntıları
1. Bazı sıra dışı konulara karşı aşırı ilgi duymak; örneğin, asansörlerin nasıl çalıştığı
2. Günlük yaşamdaki düzen değişikliklerine katlanamamak; örneğin, eşyaların yerinin değişmesi
3. Sıra dışı beden hareketleri yapmak; örneğin, sallanmak ya da çırpınmak
4. Bazı nesnelerle sıra dışı hareketler yapmak; örneğin, nesneleri döndürmek ya da sıraya dizmek.
Şekil 1 İlgi Otistik Çocukları Koruma Derneği Tarafından Hazırlanmıştır
Şekil 1 İlgi Otistik Çocukları Koruma Derneği Tarafından Hazırlanmıştır

4.      OTİZMİN YAYGINLIĞI
Ülkemiz şartlarında vaka kayıt sistemlerinin yetersiz olmasından dolayı ülkemize özgü net bir yanıt vermek olası değildir. Bunun yanında diğer ülkelerde görülme sıklığının 1/150 olduğundan bahsedilmektedir. COİNCUL OF EXCEPTİONAL CHILDREN ’ın (sıra dışı çocuklar konseyi ) da kendi bültenlerinde belirttiği gibi 2009 yılı sonunda tamamlanan iki çalışmada bu rakam %1’e kadar yükselmiştir. Bunun en önemli nedenlerinden biri tanı ölçütlerinin çok geniş olmasıdır. Ayrıca otizmin erkekler arasında görülme olasılığının kızlarda görülme olasılığından  3-4 kat daha yüksek olmasıdır.
5.      OTİZMİN NEDENLERİ
a)      Buzdolabı anneler
b)      Aşılar
c)      Kurşun zehirlenmesi
d)      Tarım ilaçları
e)      Beyin zedelenmesi
f)       Genetik
Ancak bu nedenlerden hiç biri bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Çok sayıdaki değişkenin otizmin üzerindeki etkilerinden bahsedilmektedir. Çoklu genetik unsurlarının veya çevresel etkenlerin otizm vakasına neden olduğu düşünülmektedir. Son yıllarda araştırmalar genetik problemler üzerine yoğunlaşmaktadır. Kötü annelerin neden olduğu düşüncesi yapılan araştırmalarla değişmiştir.
6.      OTİZME EŞLİK EDEN DİĞER DURUMLAR
Otizm, birçok hastalıkla ilişkilidir. Ancak henüz herhangi birinin otizmi ortaya çıkaran temel bir hastalık olduğu kanıtlanmamıştır. Dikkat edilmesi gereken noktalardan biri otistik bozukluğun en ağırdan en hafife giden çok farklı şiddette biçimlerinin varlığıdır. Çok ağır biçimlerinde epilepsi, saldırganlık, uyku sorunları gibi ek sorunlar daha sıktır. Bu olgularda sıklıkla otizme eşlik eden ve neden olan başka hastalıklar vardır.
1-Zekâ Geriliği
Zeka özürlü bazı çocuklar tüm kriterleri karşılamamakla birlikte, otistik özellikler gösterebilirler. Aynı zamanda, otistik çocukların birçoğu zekâ geriliği görülmektedir. Otizmin ağırlığı zekâ düzeyi, çocuğun konuşma yeterliliği ve zihinsel yetilerindeki bilişsel esneklikle; yani öğrendiklerini genelleyebilme yetisi ile ilgilidir. Otistik çocukların %70-90′ı mentalretarde olup tüm hastaların %50′sinde zekâ seviyesi 50′nin altındadır. Ağır otistiklerde tüm belirtiler olanca şiddetiyle görülürken, hafif otistikler zamanla konuşabilirler, göz teması kurarlar ve normal eğitim alabilirler.
2- Dikkat Bozuklukları
- Sıkıcı bir faaliyeti uzun süre sürdürebilirler.
- Aynı videoyu defalarca izleyebilirler.
- Kısa dikkat süresi ve aşın hareketlilikleri vardır.
- Normal faaliyetten çabuk sıkılır; bir etkinlikten bir diğerine atlarlar.
- Ortak dikkat yoktur. (Bundan kasıt: çocuğun bir başka kişi ile bir nesneye ya da bir faaliyete odaklanamaması)
3- Epilepsi
Otizmin seyrine ait diğer ilginç bir durum da otistik regresyondur. Otizm tanısı alan çocukların en az 1/3′ünde otistik regresyon görülür. Otistik gerileme bazen epilepsi nöbetleriyle ilişkilidir. Otistiklerin %30′unda epileptik nöbetler vardır. Bu nöbetler, yetişkin yaşa kadar ortaya çıkar. Ergenlik ve genç erişkinlik çağındaki otistik çocukların üçte biri en az iki epilepsi nöbeti geçirir. Çocukluk yaşlarında nöbetlerin yüzdesi daha yüksektir. En sık başlama yaşı ise buluğ çağıdır. Nöbetlerin varlığı, merkezi sinir sistemindeki örselenmeyi gösterir. Bebeklikte başlayan ‘bebeklik nöbeti’ olarak anılan nöbet türü de otistik belirtilere neden olur.
Rapin (l998),180 otistik çocuk ile bir araştırmada, %30 çocukta nöbet görüldüğünü, bunlardan % 11′ine epilepsi tanısı konulduğunu, %17′ sinin epilepsi tanısı olmadan nöbet geçirmiş olduğunu, geri kalan %5′ inde nöbetin uyarıldığını bildirmektedir.
Otistik çocuklarda her nöbet tipi görülebilir. Nöbeti olan çocuklardan uzun süreli uyku EEG’si yapılanlarda 3. ve 4. uyku aşamasında birçoğunun “belirsiz epilepsi” geçirdiği saptanmıştır.
4- Öğrenme sorunları
Otistik çocuklar bazı genel öğrenme sorunları sergilerler ve tipik olarak bir alanda gelişip başka bir alanda gerilik gösterebilirler. Otizmi olan çocuk bazı alanlarda, örneğin hafıza gücü ve müzikal yeti gerektiren alanlarda çok başarılı olabilirken, okuma, bisiklete binme gibi başka alanlarda başarısız olabilir. Otistik bir çocukta ek özür olarak ayrıca işitme ve görme özrü olabileceği, bedensel engelli birinde otizmin de var olabileceği unutulmamalıdır. Bekleme sorunları ve iyi programlanıp yapılandırılmamış bir zamanı geçirme konusunda zorlukları vardır. Öğrendiklerini genellemek için sürekli yönergeye gereksinim duyarlar. Motor yanıtları başlatmada gecikme olabilir. Başarılı oldukları alanlarda bazen kötü, kötü oldukları alanlarda ise bazen iyidirler. Bazılarında gelişmiş okuma yetisi vardır. Buna hiperleksi denir. Otistiklerin %10-20′sinin hiperleksik olduğu bilinir. Bu otistik çocuklar çok küçük yaşta, örneğin 2-3 yaşlarında kendi kendilerine okumayı öğrenirler ancak okuduklarından anlam çıkaramazlar. Ham bellek gerektiren veya uzak geçmişe ait bellek yetileri gerektiren işlerde başarılıdırlar.
5- Hiperaktivite
Dikkat kontrolünün tam gelişmemiş olduğu, özellikle zor gelen ya da zevk vermeyen durumlarda, dikkat üzerindeki denetimin iyice zayıfladığı durumların başında “hiperaktivite” gelir. Otizmli çocukların bazıları aşın hareketli olabildikleri gibi, bazıları hiperpasif denilecek ölçüde hareketsiz ve durgun olabilmektedir. Birçok otizmli çocukta hiperaktivite ile birlikte dikkat dağınıklığı da görülebilir. Otizmde de başlıca sorunun dikkati sağlayan sistemlerde olduğu sanılmaktadır. Hiperaktivite özellikle iki yaş civarındaki çocuklarda çok belirgindir. Bazı çocuklarda uzun süre devam eder ve başlıca sorunlardan biri olur. Aşırı aktif dönemleri zamanla hareketsiz etkinlik dönemleri izler. Bazen de sadece belli ortam ve durumlarda aşırı hareketlilik görülür.
6- Tikler
Tiklerin bazen “stereotipi” adı verilen tekrarlayıcı hareketlerden ayrılması zor olur. Tikler genellikle yüzde olur. Bazen de omuz silkme hareketi olarak görülebilir. Burun veya boğazını temizliyormuş gibi sesler çıkarabilirler. Tikler bazen kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak da açığa çıkabilir.
7-Efektif Mutizm
Efektif mutizm çocuğun yaşına uygun ve normal bir dil gelişimi olmasına karşın çeşitli ortamlarda konuşmayı reddetmesi durumudur. Otizmle karşılaştırıldığında normal dil gelişimi olduğu halde çocuğun seçkili ortamlara göre konuşmayı reddetmesi, yineleyici davranışların olmaması ve sosyal iletişimin otizmde gözlenen oranda bozulmamasıdır.
8- Takıntı
Saplantı, kişinin isteği ve arzusu dışında gelen, kişide tedirginlik doğuran ve zihinden uzaklaştırılamayan ardı sıra tekrarlayan düşüncedir. Kişi bu düşünceleri zihinden uzaklaştırabilmek için çeşitli istem dışı tekrarlayan hareketler yapabilir. Buna “zorlantı” adı verilir. Otizmli çocuklarda da nesneleri bir düzene dizme, farklı renk ve şekildeki cisimleri gruplama, çeşitli anlamsız düşünceleri zihninden atamama gibi çeşitli saplantılar görülmektedir. Bunun yanı sıra, bazı nesnelere aşın bağlanma davranışı da otizmli çocuklarda göze çarpmaktadır. Bazen, aynı konuya ya da bir ayrıntıya takılırlar ve saatlerce bu konu hakkında konuşmak isteyebilirler. Sokak levhaları, araba plakaları, alfabe, sayılar, köprüler gibi birçok şey konu olabilir.
9- Korkular
Özel, uygunsuz korkuları olabilir. Bazen son derece tehlikeli bir durumda korkusuzca davranırlar. Çoğu kez de tamamen zararsız bir durumda aşın korku ve panik haline girerler. Bu durumun bazen geçmişe yaşanan bir olayla ilişkili olduğu görülür. Çocuk geçmiş olayın bir görüntüsünü ve bir anını duyguyla birlikte tekrar yaşar, yeni durumun o olayla ilgisiz olduğunu fark etmez.
10- Psikiyatrik Bozukluklar
Otizm başka ruh hastalıklarına yatkınlık sağlar. Yani otizmde eskiden bilinenlerin aksine başka psikiyatrik hastalıklara yakalanma olasılığı sıktır. Depresyon, mani, obsesif-kompulsif nevroz, panik atak sık görülür. Bu sorunlar ergenlik çağı ile birlikte daha belirginleşmektedir. Seyrek olarak otistiklerde daha sonra şizofreninin geliştiği görülür. Ama otizm ve şizofreni temelde birbirinden farklı hastalıklardır.
11- Yeme Sorunları
Katı yiyecekleri reddedebilirler, çiğnemeyebilir, çok seçici yiyebilirler, nadiren aşın yiyebilirler. Yararlı yiyeceklere tutkun olmaları beklenmez. Buna karşın çerez, cips gibi şeylere bayılırlar. PİCA denilen, yenilmez şeyleri bazen dışkılarını yeme görülebilir.
Otizmin temel bir özelliği olan yeniye direnç gösterme yiyecekler için de geçerlidir ve yediklerini çeşitlendirmek uzun süre olanaksız olur. Tat konusundaki hassasiyetleri o kadar çoktur ki içtikleri suya veya yedikleri gıdaya karıştırılacak en küçük bir maddeyi bile fark ederek yemekten vazgeçebilirler. Çocukların yeme sorunları sebat ederse uğraşmak gerekebilir. Ancak çocukların duygusal bağla bağlı olan anneler için hele de bizim kültürümüzde mücadele etmek çok zordur. Yapılacak işlerden biri yemek zamanları dışında yemesi istenmeden önce çocuğa sırasıyla yiyeceklerin gösterilip tanıtılmasıdır. Çocuğun o yiyeceği eline alması incelemesi istenebilir. Ağzına götürmesi, tatması vb. teşvik edilebilir. Ama kesinlikle yemesi istenmez veya ima edilemez. Yani onun için panik yaratan duruma dereceli olarak alışması beklenmelidir.
12- Uyku Bozuklukları
Otistiklerde uyku sorunları çok olur. Sık uyanma, uyandıktan sonra durdurulamayan ağlama nöbetleri, geç yatma veya geç kalkma veya gibi sorunlarla karşılaşırlar. Geç yatıp çok erken kalkma veya sürekli anneyle yatmak isteme gibi değişik sorunlar görülebilir.
13- Duyu Sorunları
Çeşitli duyu sorunları görülür. Otizmi olan çocuklar bir veya birkaç duyudan (tat, dokunma, işitme, görme gibi) gelen uyanlara karşı bir tepki verebilirler veya tepkisiz kalabilirler, örneğin bir çalar saatin yumuşak sesinden dehşete kapılabilir fakat bir araba kornasının sesinden hiç rahatsızlık duymayabilirler. Bazı otistik çocuklar ve erişkinler ağrıya karşı ileri derecede duyarsız yani acıya karşı çok dayanıklı olabilirler. Çok kuvvetli bir ışığa uzun süre gözlerini dikip kalabilir ya da çok hafif bir sesi saatlerce dinleyebilirler. Hareket eden, dönen ve parlak nesnelere uzun süre bakabilirler. Bazen ışıkla karşılaştıklarında gözlerini kapatırlar. Bazen kulaklarını tıkarlar. Bazen dokunmayı bazen dokunulmayı severler. Bazen de her iki durumdan da ileri derecede kaçınırlar.
Derin duyu sistemi; eklem, kas ve beden farklılığım kapsar. Otizmli çocuklar, genellikle büyük kas ve küçük kas becerilerinde yetersizlik yaşarlar. Bu beceriler derin duyu sistemi içine giren bozukluklardır. Otistik çocukların birçoğu, bedenlerinin uzayda nerede olduğunu bilmezler. Buna bağlı olarak, bir tramplen üzerinde zıplamayı ya da salıncakta sallanmayı rahatlatıcı bulabilirler. Otizmli birçok çocuk, becerileri ve davranışları günlük hayatlarına genellemede zorlanırlar.
14- Öfke Nöbetleri
Öfke nöbetleri, otizmli çocukların çoğunda iki-beş yaş arasında belirginleşmektedir. Küçük otistik çocuklar istediklerini ifade edemedikleri için, kendini anlatmanın verdiği zorlukla çoğunlukla öfke nöbeti geçirirler. Nöbet, çocuğun bir isteğinin yapılmaması ya da ortamda istemediği bir durumun oluşmasıyla açığa çıkabilir. Bazen öfke nöbetleri nedensiz ya da çok önemsiz görünen bir olaydan dolayı açığa çıkar. Çocuklar büyüdüklerinde öfke nöbetlerinin kontrol edilmesi daha güç olabilir. Çocuğun fiziksel gücündeki artış, onlara bakan ve eğitimleri ile ilgilenen kişiler için tehlike yaratabilir. Bazen periyodik olarak her gün aynı saatlerde gelebilir ve ne yapılırsa yapılsın teskin edilmesi söz konusu olmayabilir. Kararlı ve akılcı davranışlarla öfke nöbetleri önlenebilir veya sıklığı-şiddeti azaltılabilir. Sık öfke nöbetlerinde EEG yaptırılması gerekebilir.
15- Saldırganlık
Bazı otistiklerde saldırganlık belirgin bir davranış olabilir. Bu saldırganlık genelde aile yakınlarına ve kardeşlerine vurma, saç çekme şeklinde olabilir. Genellikle bir nedeni vardır. En çok görülen davranış problemlerinden biri de, kendisine zarar verici davranışlardır. Bu tip davranışlar; genellikle çocuğun kızdığı, endişelendiği ya da başarısız olduğu zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Böylesi bir gerilimin çocukların ilişkilerini bozması, çevresindekileri çaresiz bırakması hatta korkutması da kaçınılmazdır. Ayrıca bu davranışlar otistik çocuğun öğrenme yaşantılarını da olumsuz etkileyecektir.
16- Motivasyon ve Dikkat Problemleri
Otizmli çocuklarda motivasyon problemleri sıklıkla görülür. Bu çocukların öğrenmeye motive olma ile ilgili problemleri akademik ve sosyal yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Otizmli çocuklarda, motivasyon problemlerinin yanı sıra dikkat ile ilgili problemler de vardır. Özellikle kendini uyarıcı davranışlara yöneldiklerinde, dikkatlerini bir noktada toplamaları oldukça güç olmaktadır. Dikkat sürelerinin yetersizliği ve dikkat dağınıklığı, yetersiz motivasyon ile yakından ilişkilidir. Dikkat problemi olan çocuklar, küçük bir detayı fark edebilirken, bütünü kavramakta zorlanabilirler. Bu çocukların dikkati aşırı seçicidir. Aşın seçiciliğin diğer bir örneğini ipuçlarının kullanımında yaşanan zorluklarda görürüz. Bu çocuklar karşılarındaki kişinin ifade etmek istedikleri görsel ve işitsel ipuçlarını anlamakta güçlük çekebilirler. Kişilerin yüz ifadelerini, jest ve mimiklerini anlamakla ilgili güçlükler yaşayabilirler.
17- Kendini Uyarıcı Davranışlara Yönelme
Otizmli çocukların çoğunda, tekrarlayıcı stereotipik davranışlar vücudu döndürme, sallanma, el çırpma, başını sallama, nesnelere hafif vurma ve çevirme, ışığa gözünü dikip bakma ve sürekli aynı şeyleri tekrar etme gibi vardır. Bu hareketlerin içinde bulundukları koşullardan bağımsız yaparlar ve başkalarının varlığında da bunlardan vazgeçmezler. Bu tür davranışların nedeni tam bilinmemektedir. Ancak sıkıntının arttığı durumlarda çoğalmakta bazen de neşe ve sevincin ifadesi olarak yorumlanmaktadır. Stereotipiler zekâ düzeyi düşük otistiklerde daha sıktır. Bazı otistiklerde görülmeyebilir, bazılarında da yaşla azalır. Eğitimle azalabilir ama yoğun stereotipi, eğitimin yapılmasına da engel olur ve bazen ilaçlı müdahale gerekebilir.
18- Diş Gıcırdatma (Bruksizm)
Uyurken diş gıcırdatma üç- on yedi yaş arası çocukların % 15′inde görülmektedir. Diş gıcırdatmanın kesin nedeni bilinmemekle birlikte, bunaltı ve sıkıntı sonucu ortaya çıktığı düşünülmektedir. Otizmli çocukların büyük bir bölümünde diş gıcırdatma bazen geçici, bazen de devam eden bir özellik gösterebilir.


7.      OTİZM AİLESİ (YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK)
Yaygın gelişimsel bozukluk, birden fazla bozukluğu içeren genel bir tanı grubu olup erken çocukluk döneminde başlayan sosyal etkileşim, dil gelişimi ve davranış alanlarında yetersizliklere sahip olma durumudur. Davranış sorunları, yineleyici, sınırlı ilgi ve davranışları kapsamaktadır. Bu durumlar gelişimin birçok alanını etkileyerek kalıcı ve süreğen işlev bozukluklarına yol açarlar. 1980 öncesinde Amerikan Psikiyatri Birliğinin sınıflandırmasında yaygın gelişimsel bozukluklar çocukluk şizofrenisinin bir alt tipi olarak sınıflandırılmaktaydı. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994 yılında yaygın gelişimsel bozuklukları beş bozukluktan oluşan bir grup olarak sınıflandırmıştır.
Bunlar;
1. Otizm
2. Rett Sendromu
3. Çocukluğun Dezintegratif Bozukluğu
4. Asperger Bozukluğu
5. Başka Türlü Adlandırılmayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk (Atipik Otizm)’ tur .

Yaygın Gelişimsel Bozukluk

?

Otizm

Asperger

Rett Sendromu

YGB-Tanımlanamayan

Disintegratif Çocukluk Bozukluğu

ÖZELLİKLER
ASPERGER SENDROMU
YÜKSEK FONKSİYONLU OTİZM
Motor beceriler
• Gecikmiş motor yetilerin olması
 • Motor beceriksizliğin olması
• Garip duruş ve esnek olmayan yürüyüşün olması
• Görsel-motor koordinasyon bozukluklarının
olması
• Motor gelişimde gecikmenin çok fazla tanımlanmaması
• Motor fonksiyonların göreceli olarak daha
iyi olması

Dil becerileri
Genellikle dilin gelişiminde gecikmenin olmaması, konuşmanın akıcı olması
• Artmış gereksiz söz kullanımının ve uzun süren monologlara girmenin olması.
Tonlama ve ezgi, otizmdeki kadar monoton ve tek düze olmasa da konuşmada bürün bilimsel hataların olması.
Konuşmada teğet geçme ve ayrıntılamanın sıklıkla görülmesi.
Konuşulan konuyu değiştirmede ve sonuca varmada güçlüğün ve tek taraflı konuşmanın olması
• Dil gelişiminde belirgin gecikmenin olması ve dilin iletişim fonksiyonunun kazanmaması.
Dil fonksiyonlarının sapmanın daha fazla olması.
Yaşamın erken dönemlerinde bıngıldamaların olması tonlama ve ezginin monotonik ve tek düze olması.
Ekolalinin olması.
Zamirlerin yanlış kullanımının olması.
Tekrar edici konuşmaların olması.
Artikülasyonda sözcük ve ses çıkarmada eksiklerin olması.
Bilişsel işlevler
• Bilişsel gecikmenin genellikle olmaması
Yaşa uygun bilişsel işlevselliğinin olması.
Sözel zekâ bölümünün performans zekâ bölümünden yüksek olması
Sözel yargılamada sözel bellekte işitsel algıda başarılı olması.
Uzaysal işlevlerin göreceli olarak daha kötü olması.
• Performans ZB>sözel ZB olması
• Uzaysal becerilerin göreceli olarak daha iyi olması
Sosyal etkileşimde nitel bozulma
• Daha hafif düzeyde olması
Sıklıkla erken çocukluk döneminden beri sevgilerini ve ilgilerini paylaşabilmeleri
• Arkadaşlık yapmaya ve insanlarla tanışmaya daha ilgili olmaları
Sosyal ilişkilerde duyarsızlık, biçimsellik kurallar, sosyal adetler, diğer kişilerin duygusal ifadelerine aldırmamaları
Diğer kişilerle konuştukları konuların sıklıkla ilgi duydukları alanlar olması
•Sosyal ilişkilerde beceriksizliğin olması
• Daha ileri düzeyde olması
• Erken çocukluk öykülerinde annelerine başka çocuklara, yetişkinlere duyarsızlık gösterilmesi ve başka kişilerden hoşlanmamalar
• İlgisiz, içe çekilmiş ve diğer insanların farkında değilmiş gibi davranmaları
Davranış, ilgi ve etkinlikler
Bir çok alanda duyarsızlık var iken sınırlı ilgi örüntüsü ile sürekli uğraşmanın belirgin olması
• İzole becerilerde hipertrofik gelişmenin olması
• Aynılıkta ısrarcılığın daha belirgin olması
• Hayali oyun oynamamaları
• Daha fazla motor stereotipi göstermeleri
• Acayip, olağan dışı olarak nesnelerle
Uğraşmaları

Otizmle beraber fark edilebilen bazı nadir yetenekler de olabilmektedir. Bu yeteneklere sahip otizmli bireyler otizmlilerin toplamının %2’sini oluşturmaktadır. Asperger ve yüksek işlevli otizmden etkilenmiş olan bu çocukların olası güçlü yanları:
Ø  Somut şeyleri, kuralları ve dizilişleri anlama yeteneği
Ø  Sağlam uzun süreli hafıza
Ø  Matematik becerileri
Ø  Bilgisayar yetenekleri
Ø  Müzik yetenekleri
Ø  Artistik yetenekleri
Ø  Görsel biçimde düşünme yetenekleri
Ø  Yazılı dilini erken dönemde çözebilme yetenekleri
Ø  Dürüstlük
Ø  Aşırı derecede odaklanabilme yetenekleri
Ø  Mükemmel yön yetenekleri(ilgi otistik çocukları koruma derneği.)